Göz İçi İlaç Uygulamaları
  • Göz İçi İlaç Uygulamaları

Göz içine ilaç enjeksiyonları 30 yılı aşkın bir süredir kullanılmaktadır. Günümüzde bu tedavi yönteminin uygulama alanı genişlemiştir.

Anti-VEGF ilaç uygulaması

Açılımı vascular endothelial growth factor olan VEGF plasenta damarlanması, normal yara iyileşmesi, kemik büyümesi gibi doğal fizyolojik fonksiyonları olan bir maddedir. Retina endotel hücrelerinde, diğer endotel hücrelerine göre daha yüksek sayıda VEGF reseptörü vardır. VEGF vasküler endotel hücrelerindeki özgül reseptörlere bağlanarak vasküler geçirgenliği arttırır. Anti-VEGF ajanlar ise yeni damar oluşumunu engelleyen maddelerdir. Yaşa bağlı makula dejeneresansı (YBMD), retina damar tıkanıklıkları ve diyabetik retinopati gibi bazı hastalıklarda gelişen yeni damarlar (neovaskülarizasyon) kanamaya neden oldukları için körlüğe kadar ilerleyen problemlere yol açabilmektedir. Anti-VEGF ajanlardan bu gibi patolojilerin tedavisinde faydalanılmaktadır.

Vaskülojenez adı verilen, embriyoda endotel hücre öncülerinin farklılaşması ile damar oluşumu ve anjiojenez adı verilen gelişmiş damarlardan yeni damar oluşumu aşamalarında rol oynar. Bu yeni damar oluşumu fizyolojik olabileceği gibi patolojik de olabilir. Herhangi bir iskemi ya da enflamasyona yol açacak durumlarda (yaşa bağlı makula dejeneransı, diyabetik retinopati, yenidoğan retinopatisi, retinal damar tıkanıklıkları gibi) retinadan salınımı artar ve istenmeyen yerde ve yapıda yeni damar oluşumuna yol açabilir. Vasküler Endotelyal Büyüme Faktörü (VEGF), göz hücreleri tarafından hastalık durumunda salgılanan ve yeni damar oluşturan bir proteindir.

Anti-VEGF ilaçlar göz içine enjeksiyon yoluyla verilir. Göz, uygulama sırasında damla anestezisiyle uyuşturulur. İşlem, kısa süreli ve minimal ağrılıdır.

Yaşa bağlı makula dejeneresansında anti-VEGF ilaçlar fotodinamik tedavi ile beraber uygulanabilirler. Günümüzün tedavi yaklaşımında anti-VEGF ilaç uygulaması bir ay sonra gerektikçe tekrarlanması şeklindedir.

Anti-VEGF ilaçlar damar oluşumunu önlemeleri ve mevcut damarların gerilemesini sağlamaları nedeniyle yeni damarların geliştiği bir dizi retina damar patolojisinde göz içine enjekte edilirler ( proliferatif diyabetik retinopati, retina ven kök-dal tıkanıklığı Eales hastalığı vs ). Aynı zamanda damar geçirgenliğini azaltmaları nedeniyle diyabetik maküla ödeminin tedavisinde yararlıdırlar.

Her tedavi yönteminde olduğu gibi intravitreal enjeksiyon tedavisinde de nadir de olsa bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. En önemli komplikasyonu endoftalmidir (göz içi iltihabı) ve ilaç verilenlerin 0.1-1%’inde gözlenmiştir. Ayrıca, çok düşük oranda geçici göz içi basıncı yükselmesi, katarakt ve retina dekolmanı gibi riskleri bulunmaktadır.

İntravitreal steroid enjeksiyonu

Oküler inflamatuar hastalıkların tedavisinde kortikosteroidler uzun süredir kullanılmaktadır. Hedef organa ilaç erişimini artırmak ve sistemik yan etkileri azaltmak için ilaçların lokal kullanımı tercih edilmektedir. Oküler kortikosteroidlerin topikal, subkonjonktival, retrobulber injeksiyonları yaygın kullanılmakla birlikte direkt göz içine uygulama ile yüksek konsantrasyonda ilacın tedavi edici etkisi artar.

Bir çeşit kortizon türevi olan Triamsinolon Asetonid, göz içine veya göz arkasına enjeksiyon yoluyla verilebilir. Genelde intravitreal olarak 4 mg dozunda kullanılmaktadır. Sarı nokta hastalığının yaş tipinde anti-VEGF ilaçlar fotodinamik tedaviyle birlikte uygulanabilir. Alternatif tedavi yöntemlerinden sayılmaktadır.

İntravitreal Triamsinolon Asetonid ( IVTA ), diyabetik retinopatide , intraoküler fibrovasküler proliferasyonlarda, üveitte, yaşa bağlı makula dejeneresansı (YBMD) ve koroidal neovaskülarizasyonlarda, hipotonide, retina damar tıkanıklıklarına bağlı makula ödeminde ve psödofakik kistoid maküla ödeminde kullanılmaktadır.

İntravitreal Triamsinolon Asetonid enjeksiyonu sonrasında bazı komplikasyonlar ortaya çıkabilir. En önemli komplikasyonu endoftalmi'dir (göz içi iltihabı) ve ilaç verilenlerin 0,1%’inden azında gözlenmiştir. Ayrıca, geçici göz içi basıncı yükselmesi, katarakt ve retina dekolmanı gibi riskleri bulunmaktadır.

Endoftalmi için göz içi ilaç uygulaması

Endoftalmi tedavisinde sistemik ve topikal uygulamada çoğunlukla intavitreal antibiyotik seviyesinin çok fazla yükselmediğini biliyoruz. Subkonjonktival antibiyotik uygulaması aközde ve ön kamarada yeterli konsantrasyona çıkabilecekken, arka segment konsantrasyonu yine yetersiz kalmaktadır.

Sistemik uygulamadan sonra intaoküler penetrasyonun düşük olması kan retina bariyerini oluşturan sıkı endotel bağlantıları sebebi ile olur. Özellikle retina pigment epitelinde zonüla okludens denilen yapılar, retina pigment epiteli ve kapiller endotel duvarı ile birleşerek antibiyotiklerin penetrasyonuna engel olur. Zamanla enflamasyon ilerledikçe kan retina bariyeri ortadan kalkmaya başlar ve antibiyotik penetrasyonu artabilir ancak bu aşamada da geri dönüşümsüz retina hasarı oluştuğundan tedaviye geç kalınmış olunur. Tüm bunlardan dolayı antibiyotiklerin vitreus boşluğuna enjeksiyonu gündeme gelmiştir. Bu fizyolojik anatomik bariyerleri atladığından ve kolaylıkla uygulanabilmesinden dolayı uygun metod olarak görülmektedir.

Günümüzde bakteriyel endoftalmi, vitreus enjeksiyonu ya da vitrektomi ile beraber uygulanan intravitreal, sistemik antibiyotik terapisi ve kortikosteroid kombinasyonu ile tedavi edilmeye çalışılmaktadır.